Kadim üretim yöntemlerini hatırlatan bir sergi: Mahsul Vakaları

Organik beslenme yöntemlerine ve doğal malzemelerle üretilen ürünlere yönelmek, kentten kırsala göç ederek doğa ile yakın temas halinde olmak son yıllarda çoğumuzun kafasını meşgul eden konulardan. Özellikle büyük şehirlerdeki betonlaşmanın artmasına paralel olarak, doğayla aramıza girmiş olan mesafe de hızla artmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

İzmir Bornova’da bulunan BAYETAV Sanat’ta, Anadolu’nun kadim üretim yöntemlerine ve farklı türler arasındaki alışverişe dair etkileyici bir sergi açıldı geçtiğimiz günlerde. Araştırma ve programlarını Dilşad Aladağ’ın üstlendiği “Mahsul Vakaları” sergisi, Anadolu’nun kalkınma tarihinde ne çeşit mahsullerin olduğu sorusundan yola çıkan ve devam etmekte olan bir araştırma sürecine paralel düzenlenen bir sergi. Saha görüşmeleri ve arşiv araştırmaları ile zemini oluşan Mahsul Vakaları sergisini ziyaret edenler, türler arası birliktelikler hayal edebileceği bir alanı deneyimlemiş oluyor.

Kadim üretim yöntemlerini hatırlatan bir sergi: Mahsul Vakaları

Adana’dan İzmir’e kırsal yaşam ve bir gelecek tahayyülü

Haberin Devamı

Adanalı Dilşad Aladağ, mimarlık üzerine aldığı eğitimin ardından doktora çalışmalarına Sanat ve Tasarım alanında Almanya’da devam ediyor. Aladağ’ın üzerinde çalışmakta olduğu “Mahsul” projesi, Anadolu’nun Akdeniz kıyılarındaki kırsal modernleşme sürecini araştırıyor. Culture Civic Kültür Sanat Destek Programı ile Adana’da başlayan ve “BAYETAV Bir Arada Yaşarız Destek Programı” kapsamında aldığı destek ile İzmir’e doğru uzanan bu proje, bir aradalıklara ve iş birliklerine dayalı bir sergi olarak “Mahsul Vakaları” başlığıyla 27 Nisan’da ziyarete açıldı.

Pamuk üretimiyle özdeşleşen Adana’nın coğrafi ve kültürel tarihine dair araştırmalarla başlayıp İzmir’e uzanan proje, kırsal yaşamı romantik bir bakış açısıyla yorumlamakla ilgilenmiyor. Kırsal yaşamın da problemleri olduğu gerçeğine ve bu gerçeğe dair nasıl çözümler üretildiğine de odaklanıyor.

Tarihe atıfta bulunan kolektif bir çaba

Sergiyi gezerken, sanat pratiği temelli işler izlemekten ziyade kolektif bir çabanın güncel yaşam dertlerimiz ile ilgili aktarımlarını ve bu dertlerimize çözüm olabilecek tarihi referansları olan önerileri görebiliyoruz. Türler arası birliktelikler hayal edilerek kurulan bu öneriler, arşiv belgeleri, yayınlar, ses, çizim, fotoğraf ve video gibi farklı mecra ve malzemelerle sunuluyor. Serginin girişinde, İz Öztat ve Fatma Belkıs’ın kurmaca karakterlerden oluşan bir metinden ve doğal boya ile renklendirilmiş tahta baskı yöntemiyle yapılan 8 adet tülbentten oluşan yerleştirmesi bulunuyor. “Suyu Kim Taşır, Özgür Akacak” isimli yerleştirme, Kastamonu’daki Loç Vadisi kadınlarının kullandığı sarı yazma sembolizminden yola çıkıyor. Mitler, halk masalları, ağıtlar gibi sözlü tarih iletilerini taşıyan bu yerleştirme, elektrik enerjisi gerektirmeyen manuel yöntemler tercih edilerek oluşturulmuş. Sergi mekânında ilerlemeye devam edince, ahşap kaide üzerinde bir incir ağacı ve buluntu nesnelerden oluşan Dilşad Aladağ’ın “Yerliler ve Yersizler” isimli yerleştirmesi izleyenleri karşılıyor. Bu iş, incir ağacı, ağaçkakan, ağaç kurdu ve insanın Akdeniz kıyılarında iz bırakan dolaşık yaşam öyküsüne ve Osmanlı İmparatorluğu’nda 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi’ne atıfta bulunuyor. Bu kanunnameye göre, kişiler ektikleri ağaca belirli bir süre bakması durumunda, ağacın çevresindeki beş adımlık yerde ekim yapma ve bunun üzerinden para kazanma hakkına sahip oluyor. Bu mesafeyi kullanarak kanunnameye atıfta bulunan yerleştirmenin diğer parçalarını da incir, üzüm, zeytin, delice gibi türler oluşturuyor.

Haberin Devamı

Gündelik yaşam alanlarında kurulan sergi

Sergiye ev sahipliği yapan BAYETAV Sanat, bir zamanlar içinde yaşam sürülmüş olan bir Levanten Köşkü. Bu sebeple, sergi mekânında gündelik yaşam ihtiyaçlarına dair pek çok alan görülebiliyor. Örneğin bu köşkün mutfağı da sergi alanı olarak kullanılmış ve Yasemin Ülgen’in “Topluluk Mahsulleri” çalışmasına alan sahipliği yapmış. İzmir gıda topluluklarının üretimlerinden bir seçkinin bulunduğu mutfakta el emeğiyle kurutma, mayalama ve fermente etme gibi eski usullerle üretilen zeytin, salça, reçel, tarhana gibi birçok ürün kendilerine yer buluyor. Eylül Şenses’in “Taşlıca’nın Kadim Sesleri” isimli çalışması Taşlıca’ya (Bozburun Yarımadası) odaklanıyor. Taşlıca’da hala benimsenmekte olan bütüncül bir üretim anlayışının ve tüm canlılarla paylaşılan bir ekosistemin sürdürülmesinin izini süren bu yerleştirme, kadim tarımsal peyzaj alanları ve yeryüzüyle ilişki kurma biçimlerimizi yeniden hatırlamamıza yardımcı olan bir alan oluşturuyor. Aslı Özdoyuran’ın “Kumkarası, Yel Takası” ismiyle kurguladığı yerleştirmesi, sergi katılımcılarına dışarıda şiddeti artıp azalan rüzgarla değişen ışığın renk sıcaklığını deneyimleme fırsatı veriyor. Çocukluğunda dev rüzgâr türbinlerinin dağ tepelerine nasıl yerleştirildiği üzerine kafa yorduğunu belirten Özdoyuran’ın çalışmasına topladığı nesneler de eşlik ediyor.

Haberin Devamı

Takla atan mekân, hareketlenen yeryüzü

Ali Cindoruk’un konar-göçer bir yaşama dair izler taşıyan sökülür-takılır “Taklamekan” isimli çalışması, geçici bir mekân kurma pratiği olarak sekiz yüzlü bir yapıdan oluşuyor. Kolaylıkla itile-devrile hareket edebilen “Taklamekan”, köklerinden ve yeryüzünden serbest kalarak devinimle gezen bitkileri anımsatıyor. Yün dokuma ipliklerle kıl duvarlar oluşturan çalışmanın yeryüzünde nasıl hareket ettiğine dair bir de video bulunuyor. Tarihte yer edinmiş imparatorlukların ve devletlerin yaşam süresi, yeryüzünün yaşam süresiyle kıyaslanamayacak kadar kısadır. Bu kısa süreye dair diğer bir gerçek de coğrafyaların dilini bilenin, söylediğini duyanın az olmasıdır. Aslıhan Demirtaş, Dilşad Aladağ, Eylül Şenses ve Yasemin Ülgen’den oluşan ANATOPIA’nın “Renk” isimli yerleştirmesi de bu gerçekten yola çıkarak, yerin hafızasını dinleyen ve dillendiren gürgen kasnaklardan ve kasnakların içinden gelen farklı anlatılara ait seslendirmelerden oluşuyor. Sergide yer alan etkileşimli bir çalışma olan “Kumullar Üzerine Kurmaca Bir Diyalog” isimli çalışma, Dilşad Aladağ tarafından yapılmış bir sunum performans kaydından, bu sunuma dair metinleri içeren dosyadan ve kumullarla görsel bir etkileşime girilebilecek bir düzenlemeden oluşuyor. 20. Yüzyılda modernleşme projelerinin araştırma ve geliştirme sahasına dönüşen Anadolu kırsalındaki aktif kıyı kumullarının ıslahı ve tespitiyle ilgili anlatılara odaklanıyor.

“Mahsul Vakaları” başlıklı sergiyi 22 Eylül’e kadar İzmir Bornova’da bulunan Fernand Pagy Levanten Köşkü’nde kurulan BAYETAV Sanat’ta görebilirsiniz. Kentin toplumsal hafızasında önemli bir yeri olan bir arada yaşama kültürünü bugüne taşımayı amaçlayan oluşumun yer aldığı mekânın huzurlu bahçesinde farklı türden bitkiler ve ağaçlarla da karşılaşabilirsiniz.

 

Yazarın Tüm Yazıları